Ahbab-ı Literatür

Kendine yazar demeye çekinen ama bir yandan da yazma eylemini profesyonel standartlara kadar taşımış olan iki ahbabın muhabbetidir bu, iyi dinleyin! Bizler sizler için yazma deneyimlerimizi anlattık, artık ders çıkarıp kendinize uygulama olayı sizde. Altın kural: başlığı en son atın.

NE DEMEK H.G. WELLS BİLİM KURGUYU İCAT ETTİ?! Bu hafta, New York Times'ın bir makalesinden yola çıkarak edebi dedikodu yaptık. Mary Shelley'ler, Margaret Cavendish'ler derken hakkı yenilen hanımlara karşı bir cinsiyetçilik mi var, yoksa sadece bilmemezlik mi diye de tartıştık. Ayy, dinleyin valla, çok güzel New York Times dedikodusu döbdürdük he.

İlk sezonda bir "e-kitap okuyucu" temalı bölümümüz vardı hani, hatırladınız mı onu? Heh, şimdi o hatırladıklarınızı unutun. Çünkü bu sefer deneyimlemiş halde hazır gelen ve kesinkes kendisinden emin olan bir çift literatür ahbabını dinleyeceksiniz. Hanımlar beyler, karşınızda: KINDLE!

Şimdi bakın, ortada bir kitap var, bir de resim. İkisinin de gideceği yol sanat yolu ama edebiyat a yolundan gidiyorken resim b yolundan gidiyor. Heh. Oradan dümdüz kaptırıp köşeyi dönünce bir de ne görsünler, aaa, aynı yere gelmişler. Geldikleri yerin ismi de sanatmış. Vay bakın şu işin güzelliğine ya. İşte öyle.

"Edebiyat mıdır, yoksa sanat mıdır?" sorularının üstüne tüm ağırlığıyla çöken çizgi romanlar! Bu bölümkü konuğumuz da Türk çizgi roman ustalarından biriydi: Devrim Kunter! Türkiye'de çizgi roman denilince akla gelen projelerden biri olan Yabani'yi anlattı ve yeni polisiye sayısından sonrakini heyecanla beklememiz için bize yeteri kadar sebep verdi.

Siz istediniz, biz konuştuk! Frank Herbert'ın yazdığı DUNE kitabını yeni gelen filmiyle birlikte konuşmak için en müthiş konuğu da sizlere getirdik! İthaki genel yayın yönetmeni ve bir Dune üstadı olarak Alican Saygı Ortanca ile yaptığımız ve tadına doyamadığımız DUNE sohbeti hepinize afiyet olsun!

"Gregor Samsa, bir sabah, korkulu bir rüyadan uyanınca yatağının içinde kendini Ahbab-ı Literatür podcastini dinlerken buldu." Ölümünden sonra eserlerinin yakılmasını isteyen bir yazarın yazılarının yayımlanması ne kadar etik sizce? Bu hafta Franz Kafka'dan konuştuk; Alman edebiyatına mı dahil, eserlerinin basılması etik mi, Kafkaesk nedir gibi birçok konuya değindik. Unutmayın, biz buraya düşünmeyerek gelmedik, düşünerek geldik!

Bir uyarlamayı uyarlama yapan nedir? Kitaptan filme uyarlanan her uyarlama, uyarlama mıdır? Peki iki artı iki dörtse, babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi? Metinlerarasılık nedir ve ne işe yarar? Öğretmenim bu sorular çok zor, biraz kolay sorsanız olmaz mı? Olmuyormuş, tamam. Öyle yani. Uyarlama neymiş onu konuştuk, çok konuşmanın anlamı yok, bölümü dinleyin hele hele.

Buraya yazdıklarımızın uzunluğu ile bize dava açılma riski doğru orantılıymış arkadaşlar, o yüzden kısa kesiyoruz: Alice Oseman'ın Kalp Çarpıntısı isimli kitabı, ülkemizde "muzır yayın" kabul edildi ve müstehcenlik içerdiği gerekçesiyle satışına kısıtlama getirildi. Fıkra bu kadardı. Dağılabiliriz.

Neredeyse imkansız ile imkanlının karşılaşması: Ütopya ve distopya! Kimse kimseyi kandırmasın, ütopya yazmak kolay molay değil, kolay diyen yalan söylüyordur arkadaşlar. Ama distopya öyle mi? Basacaksın otoriter rejimi, basacaksın eşitsizliği, bak nasıl oluyor. Formülünü vermiş gibi de olmayalım ama evde denemeyin aman.